Beştepe’de katıldığı törende konuşan Erdoğan son dönemdeki şiddet olaylarına ilişkin yaptığı açıklamada, ‘Gençlerimizin sosyal medyanın ve dijital mecraların, her türlü melanetin bulunduğu karanlık dehlizlerinde yitip gitmelerine seyirci kalamayız.’ dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gençlerimizi modern popüler kültürün insafına terk edemeyiz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde “2024-2025 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni”nde konuşma yaptı.
81 ilin hepsinde üniversitenin olduğunu söyleyen Erdoğan, öğrenci sayısının 2 milyondan 7 milyona çıktığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle; Akademik yıl dönemi boyunca değerli hocalarımıza ve gençlerimize üstün başarılar diliyorum. Burada öncelikle bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bizler dünyanın ilk eğitim merkezlerinin neşet ettiği, medeniyetler beşiği olan Anadolu coğrafyasının bin yıllık sakinleriyiz. Ecdadımız, kurduğu eğitim müesseseleriyle, yetiştirdiği ilim erbabıyla tarihin her dönemine ışık tutmuş; akla, bilime ve teknolojiye yön vermiştir.
“AVRUPA’YI KARANLIKTAN AYDINLIĞA ÇIKARAN ENDÜLÜS’TÜR”
Örneğin Nizamülmülk tarafından ilk olarak Bağdat’ta yaptırılan Nizamiye Medresesi, bugünkü manada kurulan ilk resmi eğitim yuvasıdır. Daha sonra Semerkant, Buhara, Kahire ve Kayrevan başta olmak üzere coğrafyamızın her yanında benzer eğitim merkezleri inşa edilmiştir. Endülüs’te, İspanya sınırları içerisinde kalan Kurtuba’daki medreselerde Müslüman öğrencilerle birlikte Hristiyan öğrenciler de eğitim almıştır.
Bu hakikati Ziya Paşa öyle ifade ediyor, “Ger Endülüs olmasa ziyadar, kim Avrupa’yı ederdi bidar.” Yani eğer Endülüs ışık saçmasaydı, Avrupa’yı bilgisizlik uykusundan kim uyandırırdı? Evet, Avrupa’yı karanlıktan aydınlığa çıkaran Endülüs’tür. Yine Osmanlı’da Fatih Medreseleriyle, Süleymaniye Külliyesiyle hem dini hem de pozitif bilimler öğretilmiş; alimler ve eğitim müesseseleri her zaman himaye edilmiştir.
“AKADEMİ BİR ÜLKENİN İHTİYACI OLAN POZİTİF VE SOSYAL BİLİMLERİN CAN DAMARIDIR”
Bakınız burada Sultan Fatih’le Molla Gürani’ye atfedilen bir diyaloğu sizlerle paylaşmak istiyorum. Sultan Fatih; Bir hadiseden dolayı baş müderrislerden Hatipzade Muhiddin Efendiyi görevinden azlediyor. “Seni müderrislikten azlettim. Çık git ne yaparsan yap” diyor. Bu hadiseyi duyan Molla Gürani, Sultan Fatih’in karşısına dikiliyor. “Ya o azli geri alırsın, veyahut biz bütün ulema senin ülkeni terk ederiz. Alimlerin kıymetini bilen başka hükümdarın diyarına gideriz” diyor. Bunun üzerine Sultan Fatih, azil kararından vaz geçiyor ve Muhiddin Efendiyi vazifesine geri iade ediyor. Tarihteki diğer devletlerimiz gibi Osmanlı’ya da altın çağını yaşatan işte bu tasavvurdur. Söğüt’teki beylikten cihan imparatorluğuna giden yolun mihmandarlığını böyle alimler ile alimlere karşı hürmetkar sultanlar yapmıştır. Benzer örnekler tarihteki diğer büyük devletler için de geçerlidir.
Şunun bir defa hepimiz farkındayız: İlme, araştırmaya, bilime, düşünceye ve ilim erbabına verilen değer ne kadar büyükse, bir ülkenin istikbali o kadar aydınlıktır. Bir millet insanlığın ortak bilgi birikimine katkıları oranında güçlüdür. Bilgiyi üreten, işleyen, geliştiren, yayılmasını sağlayan merkezler ise hiç şüphesiz üniversitelerdir. Akademi sadece bilgi aktarım yeri değil, aynı zamanda bir ülkenin ihtiyacı olan tüm fikri temellendirmelerin zeminidir. Bununla birlikte akademi bir ülkenin ihtiyacı olan pozitif ve sosyal bilimlerin can damarıdır.
ÖĞRENCİ SAYISI 2 MİLYONDAN 7 MİLYONUN ÜZERİNE ÇIKTI
Bu anlayışla, milletin teveccühüyle ülkeyi yönetme görevini devraldığımız günden beri gündemimizin en başına eğitimi yerleştirdik. Okul öncesinden başlayarak yüksek öğrenime kadar her aşamada Türk eğitim sisteminin iyileştirilmesini temel önceliğimiz olarak belirledik. Çok geniş bir yelpazede, bugün geriye doğru baktığımızda “imkânsız görünen” nice düzenlemeyi kararlılıkla hayata geçirdik. 2002 yılında 76 olan yükseköğretim kurumu sayısı bugün itibarıyla 208’e ulaştı. Yine bu dönemde öğrenci sayısı 2 milyondan 7 milyonun üzerine çıktı.
Hem kuruldukları şehrin mirasını evrensel değerlerle buluştursunlar, hem de gençlerimize fırsat eşitliğini sağlasınlar diye her ilimize bir üniversite kurduk. Şu anda, 81 vilayetimizin hepsinde üniversite var; İstanbul, Ankara, İzmir dışındaki illerimizde de üniversite sayıları ihtiyaca göre 2’ye, 3’e, 4’e yükseldi. Yükseköğretim bütçesini 2002 yılında 2,4 milyar liradan, 2024 yılında 341 milyar liraya getirdik.
“TÜRKİYE ÖĞRETİM ELEMANI SAYISINDA OECD ÜLKELERİNDE 8. SIRAYA ÇIKTI”
Üniversitelerimizin yaygınlaşmasıyla birlikte okullaşma oranı da arttı. 2003 yılında yüzde 15 olan yükseköğretimde net okullaşma oranı, yüzde 50’ye ulaştı. Kadınlarda yükseköğretimdeki net okullaşma oranı yüzde 14 iken, bugün bu oran yüzde 51’i buldu. Göreve geldiğimizde 64 bin civarında olan öğretim elemanı sayısı bugün 185 bine çıktı. Böylece Türkiye, öğretim elemanı sayısı bakımından OECD ülkeleri içinde 8’inci sıraya yükseldi. Üniversitelerimizdeki kadın öğretim elemanı oranı ise yüzde 46,5’la OECD ortalamasının 1 puan üzerindedir.
Burada şunu da memnuniyetle vurgulamak durumundayım: Sayısal artış, bilimsel araştırmalara da olumlu yansımıştır. Türkiye, bilimsel yayın bakımından 29’uncu sıradayken, bugün 17’nci sıraya yükselmiştir. Bu artış oranı elbette önemlidir, ama her zaman söylediğimiz gibi, yeterli değildir. Türk üniversitelerine yakışan, kısa vadede bilimsel yayınlarda ülkemizin ilk 10 arasına girmesini sağlamaktır. İnşallah sizlerin de gayretleriyle bu hedefe ulaşacağımıza inanıyorum.
“TEKNOFEST ADANA’DAKİ MANZARA UMUTLARI DAHA DA ARTIRDI”
Cuma günü TEKNOFEST ADANA’da gördüğümüz manzara, bu noktada bizlerin umutlarını daha da artırdı. 50 farklı kategoride 790 binden fazla takımın ve 1 milyon 650 binden fazla yarışmacının başvurduğu etkinlikte gençlerimizin ufkuna, heyecanına, azmine ve vizyonuna bir kez daha yakından şahitlik ettik. Üniversitelerimizden teknoloji, fikir ve teori üretmede, kavram üretmede, insanlığın ortak mirasını geliştiren bilimsel tezler üretmede kalitelerini göstermelerini bekliyoruz. Bu süreçte, hükümet olarak her daim sizlerin yanında olacağımızı burada tekraren ifade etmek istiyorum.
“İKNA ODALARINDAN GEÇİLEREK GİRİLEN ÜNİVERSİTE UTANCINA BİZ SON VERDİK”
Hükümet olarak her daim sizlerin yanında olacağız. 2002’de 16 bin olan yabancı öğrenci sayısı 340 bini geçti. Faşist çevrelerin propagandasının aksine bu öğrenciler ücretlerini kendileri ödemektedir. Ekonomiye katkısı 3 milyar doları buldu. 15 kat gelir artışı oldu. Buna rağmen ABD, Avrupa ülkelerine göre kat etmemiz gereken ciddi mesafe var. Bu payı daha da artırmalıyız. Öğrencilerimize desteği de göz ardı etmedik. Üniversite içi ya da dışında gösterilerle, kimi zaman şiddet içeren eylemlerle üniversite harçları protesto edilir, marjinal gruplar meseleyi istismar edilirdi. 2012’de harçları kaldırarak çözüm üreten biz olduk. Katsayı adaletsizliğini ve kılık kıyafet yasaklarını ortadan biz kaldırdık. İkna odalarından geçilerek girilen üniversite utancına biz son verdik.
‘ÜNİVERSİTEDE İDEOLOJİK BASKI BİTTİ’
Yurtlar konusunda dünyada eşi benzeri olmayan sistemi ülkemize kazandırdık. Yatak kapasitesi 993’e ulaştı. Yurtları otel konforundaki odalara dönüştürdük. Öğrencilerimize burs ya da kredi sağlayarak ekonomik açıdan destekliyoruz.
Üniversitede ideolojik baskı bitti. 28 şubat sürecinin taşları üniversitelerde döşendi. Üniversitelerimizi eski, kötü günlerine döndürmeyeceğiz. Özgürlük ortamını gençlerimizi kavgalara meze yapmak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz.
SON GÜNLERDEKİ ŞİDDET OLAYLARI
Son günlerde milletçe yüreğimizi yakan olaylara ahit oluyoruz. Eskişehir’de camii bahçesinde saldırı oldu, polis memurumuz alçakça şehit edildi. Cuma günü iki genç kızımız vahşi cinayete kurban gitti. Ailelerine baş salığı diliyorum. Fail de mağdur da gençlerimizden oluşuyor. Bu hadiselerin önüne geçecek adımları atmazsak batılı ülkelerin sorunları ile bizim de yüzleşmemiz kaçınılmazdır.
Milli ve manevi değerlerimiz bu mücadelede en büyük destekçimiz olacak. Tarihini bilen, öz güvenli nesiller yetiştirdiğimiz ölçüde yarınlarımıza güvenle bakabiliriz. Eğitim, milli şuurla desteklendiği oranda başarılı olacaktır. Gençlerimizin sosyal medyanın ve dijital mecraların, her türlü melanetin bulunduğu karanlık dehlizlerinde yitip gitmelerine seyirci kalamayız. Üniversitelerin daha fazla sorumluluk alması gerektiğine inanıyorum. Sizlerden ciddi manada destek bekliyoruz.